info@incierdogan.com
Şimdi bana “Soru neydi peki?” diye sormak isteyebilirsiniz. O zaman ben de size “Ne olmasını isterdiniz?” diye soruyorum. Aslında sadece sorular için geçerli değil bu.
“Ben bu duruma nasıl düştüm” dediğinizde, size sergilediği tavır karşısında ne yapacağınızı şaşırdığınız kişilerle karşılaştığınızda, çocuklarınıza neyi nasıl anlatacağınızı bilemediğinizde, kendinizi karşı tarafa tam aktaramadığınızda, hala neyi istediğinizi netleştiremediğimizde ve hatta hayattaki bir sonraki adımın ne olacağını bilemediğinizde…
Aslında cevap basit, her şeyin cevabı “SİZ” siniz, cevap “SEN” sin. Her ne yaşarsanız yaşayın, kafanızda soru işareti oluştuğunda içinize dönün ve kendi içsesinize kulak verin. Bırakın çevrenizdekiler ne söylerse söylesin. Bu kararı verecek olan ve kararın sonuçlarını yaşayacak olan sizsiniz.
Seçiminizin sonuçlarının sorumluluğunu üzerinize alabildiğiniz sürece inanın hiçbir sorun yok. Ve siz zaten kendiniz için en olması gerekene karar vereceksiniz.
Ama bazen korkuyoruz değil mi? Bunları bilsek de uygulaması bazen o kadar kolay olmayabiliyor. Çünkü hayatımız boyunca bize öğretilmiş olan korkular, inançlar devreye giriyor. Onlar artık bizim bir parçamız ve onlar olmadan düşünmek çok zor. Bu korku ve inançlarla kendi çaresizliğimizi kendimiz yaratıyoruz.
Okuduğum muhteşem bir kitapta şöyle diyordu: “Size öğretilen ve anlatılan dünyanın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir.
Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değildir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla öğretilir. “Evet, korku bize “öğretilen” bir duygu”. Önce bunu farkına varalım!
Peki, ne yapabiliriz? Değiştirebilir miyiz? Tüm hayatımız boyunca boynumuza asılı duran tüm o hisler. Bize artık ağır gelen ama yine de taşımaya çalıştığımız… İstersek EVET. Her şeyi değiştirebiliriz. Değişim kolay değildir bununla birlikte asla imkansız değildir.
Yeter ki isteyin ve karar verin. Bazen uzman birinden biraz yardım almak gerekebilir . Daha objektif bir göze ihtiyaç duyulabilir. Asıl önemli olan niyetimizdir ve niyet ettiğimizde tüm kapılar o yolda açılır. Tesadüf diye tanımladığımız şeyler yaşamaya başlarız. Acaba gerçekten tesadüf müdür?
Korkunun ve bahanelerin müptelası olmuş insanlar vardır bir de. Bu insanlar değişim için o ilk adımı atmaya çekinirler çünkü bunu yaparlarsa “konfor alanı” dediğimiz rahat bölgelerinden dışarı çıkmış olacaklardır.
Çünkü yeni bir şeyleri denemek çalışmak demektir, emek demektir bazı şeylerden vazgeçmek demektir. Oysa ki, konfor alanında ne kadar mutluyuz, değil mi? Her şey yıllarca aynı… Aynı bildiğimiz işi yapıyor, aynı saatlerde evden çıkıp aynı saatlerde ve aynı şekilde eve dönüyoruz.
Etrafımızdaki kişilerle aynı şeyleri konuşuyoruz. Bu da bize rahatlık sağlıyor tabii ki çünkü her şey garanti. İlave bir çaba harcamaya gerek yok. Nitekim kararı rahat bölgede kalmaktan yana kullanırlar. Risk yok diye düşünürler. Halbuki hiçbir şeyin garantisi yoktur hayatta. Hele ki konfor alanında kalacağız diye kaçırdığımız o güzel AN’ların..
Kısaca yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, bu güce sahipsiniz. Bunun için önce niyet, sonra emek. Ve bu yolu seçerken ve seçtikten sonra, karşınıza çıkan her soruda cevap “SİZ” siniz. Cevap “SEN” sin.
Unutmayın ki geçip giden zamanın telafisi yoktur. Bu bence en büyük risktir. Bir şeyler değişmeliyse hadi hemen bugün başlayın. Değişimi ve sonuçlarını gördükçe çok daha fazlasını isteyeceksiniz.
Hepinize sağlıklı, mutlu ve değişimlerle dolu bir yıl diliyorum.
İnci Erdoğan – Profesyonel Yaşam Koçu
Çalışma Saatleri: